Uzun zamandır çalışmalarını takip ettiğimiz Gamze Yalçın ile Cuma söyleşilerine devam ediyoruz. Kendisi, doğadan aldığı ilhamı, renkleri ve resim stili ile çok etkili bir şekilde somutlaştırdığına inandığımız bir isim… Umarız sizlere ve özellikle de resime gönül verenlere ilham verici bir paylaşım olur.
TY: Bize kendinizden biraz bahseder misiniz?
GY: 2010 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi,İç mimarlık bölümünden mezun olur olmaz, İsviçre merkezli ‘The Do School’ vakfı işbirliğinde Filipinler’de geçirdiğim 6 ayın sonunda illüstrasyon yapmaya karar verdim. Bu kararımın ardından son üç yıldan bu yana iç mekanlar için illüstrasyon üretiyorum.
2012 yılında Gayri safi milli hasilat yerine, gayri safi mutluluk projesi ile yönetilen,dünyanın tek % 100 organik ülkesi olan rüya ülke Bhutan seyahatımın ardından, ilham aldığım bu etkileyici seyahatımı birlikte gerçekleştirdiğim erkek arkadaşımla bir sergi projesi düzenledik. 2013 yılında bu proje kapsamında 3 sergiyi Hollanda’da (bunlardan biri Dutch Design Week 2013 ) birini addressistanbul’da düzenledik. Şimdi illüstrasyonlarımın bazıları Armaggan Art & Design galerisinde ‘Maddenin Halleri 2’ sergisinde sergileniyor.
Son altı aydır Sumahan’daki atölyemden projelerimi gerçekleştirmeyi sürdürüyorum.
Çalışmalarım, kimi zaman duvar üzerine,kimi zaman mobilya üzerine konsept projeleri ile iç mekanlar için keyifli hikayeler üretmeye devam ediyor. Bambaşka disiplinler için çalışmalar yapma şansı bulduğum için her projede karşıma çıkan yeni konulardan ilham alabiliyorum. Çalıştığım markalar ve mimari firmalar arasında O Design, KG Mimarlık,ID Mimarlık, HEXAGON ortho, Tasarım Parkı, Adnan Serbest, The Marmara Hotel Bodrum, La Paz Cafe Bar, Maersk, Flatofis, Habitat bunlardan bazıları…
TY: Resim çalışmalarınıza ne zaman başladınız? İç mimarlıktan bu yöne kaymanızda neler etkili oldu?
GY: Seyahatlerimin büyük rolü var.İç mimarlık okurken de birçok iç mimari ofiste ve mobilya firmalarında çalışma fırsatı bulmuştum. O yüzden aslında bu yöne yönelme durumumu ben zaten okurken,ne yapmak istediğim soruları ile yolunu bulmuştum.
Okuduğum bölümün çok yönlü olmasında bunun büyük payı var. Çizim yaparak girdiğim okulumda, çizim yapmayı,özellikle el çizimleri yapmayı hiç bırakmadım. Ve ayrıca İç mimari alanda görselleştirme ve duvar tasarımları konusunda çok büyük bir açık olduğuna inanıyorum. Her şey çok daha basit çözümlerle,hazır ürünlerle çözülüyor. Ben daha çok duygu ve biraz da doğru zaman ayrılarak çözülmesinden yanayım.
TY: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi’nde birçok yaratıcı bölümün olduğunu biliyoruz. Bu bölümlerin birbiri ile etkileşimi nasıl? Sizi besleyen bir kullanım yapabildiniz mi?
GY: Farklı bölümlerden dersler alarak,yalnızca İç Mimarlık bölümde değil,güzel sanatlar üniversitesinden mezun olma şansını yaşadım. Bu anlamda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversite’sinde alabileceğiniz çok şey oluyor. En önemlisi de havada sanat ve tasarım havası olması, esasında o duyguyu da yaratan kişi siz oluyorsunuz. Bu anlamda eğitim hayatım boyunca da çok fazla etkinliklere katılarak,ruhumda oluşması gereken en önemli enerjiyi şehirden aldım.
TY: Filipinler maceranızı anlatır mısınız, meslek yaşamınıza katkısı ne oldu? İlhamınızı gezdiginiz yerlerden aldığınızı söylüyorsunuz, bunu biraz açar mısınız?
GY: 2010’da İsviçre merkezli gençlere ilham veren eşsiz bir vakıf olan ‘The Do School’ ekibi ile 6 süren bir re-housing projesi için Filipinlere gittim. Filipinlerin çöp bölgesinin içindeki evlerde yaşayan 50 aile için Jean Marie Massaud’un tasarımını yaptığı köy projesinde yer aldım. 18 farklı ülkeden gencin katıldığı projede hep beraber aynı evde yaşadık. Beraber inşaatta çalıştık, aynı havuzda yüzdük, dedon fabrikasında panel ördük, mango yedik, ter döktük, hayal kurduk, çivi çaktık, ev yaptık. Bu süreç içerisinde dünyayı, insanları, tasarımı, esin kaynaklarımı sorguladım. Polaroid kameramla anı yakaladım, sabah 6 da okyanusa karşı yoga yaptım, güneşin doğuşunu izledim… Ve mavi rengine aşık oldum. En önemlisi yaşam tarzıma büyük katkısı oldu, dünyayı anlamamı sağlayan en önemli kanalım açıldı, zaten sonrası da geldi.
TY: Renk ve konu seçimlerini nasıl yapıyorsunuz, nelere dikkat ediyorsunuz, ne tür boyalar kullanıyorsunuz? Geleneksel renk kombinasyonlarından etkileniyor musunuz?
GY: Projelerime göre renk kombinasyonlarım ve renk tercihlerim değişim gösteriyor. Geleneksel kurgulardan etkilenmiyorum, trendleri de takip etmekten yana değilim. Proje ve bana gelen tanım dosyasına göre kendi renk kurgumu yapıyorum. En önemlisi mekanın ve duvarın istediği renkler…Bu noktada iç mimar kimliğim devreye giriyor.
TY: Türkiye’de en çok ilham aldığınız bölge hangisi? İnsanların yaşantılarına ve doğaya önem verdiğinizi görüyoruz. Anadolu’da ve İstanbul’da ne gibi benzerlikler ve farklılıklar görüyorsunuz?
GY: Türkiye’nin her alanından ilham alabilecek kadar açıldı kanallarım. Her şehir bambaşka ve oldukça etkileyici oldu benim için….3 hafta süren uzun seyahatimde Türkiye adına ne çok şey bilmediğimi ve bilmem gerektiğini anladım, Rize’den başlayan seyahatim 18 gün içinde Gaziantep’te bitmişti. Gördüğüm tüm şehirler, tüm kasabalar İstanbul’dan birer yansıma gibiydi. İstanbul kocaman bir köy olduğunu görmek ve bu yanlışın üstüne daha da gitmek yerine; bu akışı durdurmak için, Türkiye’yi biraz daha gezmemiz lazım. Beni en çok etkileyen yer Doğubeyazıt ve Göbeklitepe oldu.
TY: Ulaşmak istediğiniz hayaliniz nedir? Mesleğinizi ve kendinizi ne yönde geliştirmek istiyorsunuz?
GY: Ulaşmak istediğim en büyük hayalim kendimi gerçekleştirmemi sağladığım illüstrasyon dünyamda hayatımı sürdürmek,biraz daha gezmek ve daha yeşil ve mavi bir dünyada yaşamak. Seyahatlerimden ilham aldığım için gittiğim her şehirde, her kasabada başka dünyalar keşfetmek ve kendimi güncellemek. ‘Şartları bakımından dünya, olası dünyalar içinde tek değildir’ diyor Paul Klee. Bende kendi içimdeki bambaşka dünyaları keşfedip,yeniye ulaşma çabasıyla mutlu olmak istiyorum.
TY: Resim ve illüstrasyon üzerine profesyonel düzeyde çalışmak herkesin cesaret edebildiği bir konu değil ne yazık ki. Özellikle gençlere, istekleri üzerine kendilerini geliştirmek yolundaki tavsiyeleriniz neler?
GY: Hayallerinin sesini dinlemek en önemlisi. Sürecin nasıl olduğu sonuçtan ipuçları veriyor. Sürecinden hoşnut olmadıkları hiçbir şeyi sürdürmeye devam etmemelerini öneririm. Doğru zamanda, doğru mekanda olmayı öğrenmek çok önemli sanıyorum hayatta. Bunu gençlikte öğrenmekse paha biçilemez.
Modern dünyanın en büyük sermayesi mobil olabilme lüksü, bu lüksün tadını çıkarmalıyız. Her yerde olarak da olmamız gereken yerde olmayı başarabiliriz.
En önemli tavsiyem de kendini oluşturan, besleyen, en büyük evi olan şehirlerine ses ve renk vermeleri.
Gamze Yalçın’a bu güzel röportajı için teşekkür ediyoruz…
Değerli arkadaşım, yoldaşım Gamze, her yerde olduğu gibi buradada kendini çok güzel ifade etmiş. Tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum.