Uzun bir aradan sonra yeni bir söyleşi ile sizlerle birlikteyiz. Michelin tarafından “2046 yılının şehir aracı” teması ile düzenlenen uluslararası tasarım yarışmasında “Soleil” isimli tasarımları ile 27 finalistten biri olan Çağhan Engin Çeşmeci ve Emre Gürel ile tasarımları ve yarışmalar üzerine konuştuk. Duyurusunu yaptığımız Michelin Challenge Design for 2013 için yol göstermesini ve teşvik etmesini umduğumuz söyleşiyi umarız zevkle okursunuz.
Merhaba, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1984 İstanbul doğumluyum. 2009’da Marmara Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımından mezun oldum ve Yüksek Lisansımı İtalya’nın Milano şehrindeki “Scuola Politecnica di Design”da Araba ve Taşımacılık Tasarımı bölümünde tamamladım.
Takım arkadaşım Emre Gürel, Marmara Üniversitesi İktisat bölümü mezunu. Tasarımla hayatı boyunca yakından ilgilenmiş olup, İç Mimar olarak çalışmaktadır.
Sol: Emre Gürel Sağ: Çağhan Engin Çeşmeci ( Michelin Challenge Design 2012 Resepsiyonu)
Farklı disiplinlerden bir grup oluşturdunuz, farklı disiplinlerle çalışmak sizi nasıl etkiledi?
Çok olumlu etkilediğini söylemek yerinde olur. Günümüzde, endüstriyel tasarım zaten “multi-disipliner” bir meslek olarak tanımlanmaktadır. Ortaya başarılı bir ürün çıkartabilmek için çok yönlü düşünce tarzı, ve farklı bakış açıları gereklidir. Çünkü, bir endüstri ürünü, tasarlanırken seri üretimi yapılması ve satılması planlanan bir üründür. Bu yüzden ürünün sadece dış görünüşünün nasıl olduğu ya da ne kadar ergonomik olduğu gibi kriterler kadar, nasıl üretileceği, maliyetinin ne kadar olacağı ve pazarlamasının nasıl yapılacağı gibi kriterler de çok büyük önem taşır. Dolayısıyla, tasarımla çok ilgili olmasının yanısıra, takım arkadaşımın ekonomi mezunu oluşu, satış, maliyet ve pazarlama gibi konularda bilgi sahibi olması, tasarım sürecini daha eksiksiz yaşamamızı sağladı.
Yarışmaya hazırlanma sürecinden bahsedebilir misiniz?
Yarışmanın temasını okuduktan sonra, öncelikle, geleneksel tarzda bir araç yerine, alışılagelmişin dışında, belki biras esprili ve belirgin bir yönüyle dikkat çekecek bir tasarımla katılmamız gerektiğine karar verdik. Ve bunun üzerinde düşünmeye başladık. Tabiki çok araştırma yaptık. 30 yıl sonraki muhtemel nüfusu, dünya ekonomisinin durumunu, teknolojinin gelebileceği noktayı ve oluşabilecek ihtiyaçları öngörmeye çalıştık.
Yüksek lisanstayken Andreas Zapatinas’ın önderliğinde gerçekleştirilen “gelecekte şehir içinde daha etkili olabilecek bir araç tasarımı” temalı bir workshopda yapmış olduğum dar ve kısmen katlanabilen bir araç önerim vardı. Yarışmada belirtilen “2046 için seçilen şehrin ihtiyaçlarına cevap verecek bir tasarım” kısmı için bu aracın güzel bir ilham kaynağı olabileceğini düşündük. Takım arkadaşımın, yarışma için yapacağımız tasarımda, aynı katlanışla aracı valiz boyutuna getirebileğimiz, ve bu sayede park yeri probleminden tamamen kurtulabileceğimiz fikrini bulması üzerine ne tarzda bir araç yapacağımıza karar vermiş olduk.
Projenizden bahseder misiniz?
Adını, merkezden yayılan güneş ışınlarını andırdığı konstrüksiyon çizgilerinden alan Soleil, 2046 Paris’i için tasarlanmış 2 kişilik bir araçtır. Dar sokakları yeniden inşa etme imkanı olmayan şehirlerde, tek yön yolları çift şeritli ve gidiş-geliş kullanmaya olanak sağlamasıyla, şehir içi trafiğine denge getirmesi planlanmıştır. İtici güç olarak “manyetik levitasyon” teknolojisinin kullanıldığı aracın tekerlekleri aynı zamanda aracın elektrik motorlarıdır. Soleil’in katlanarak çekçekli bavul formuna gelmesi, sadece park yeri sorununa çözüm sunmakla kalmayıp, aynı zamanda evlerde sarj edilebilme imkanı sunmaktadır. İstiflenme şeklinden ortaya çıkan gövdenin materyali, konstrüksiyon hatlarına bağlı esnek ve şok absorbe edici niteliktedir. Bu özellik aracın şekil değiştirmesine olanak verip, aracı hafif kılarken, aynı zamanda içindekilerin güvenliğini sağlar. Yolcunun arkaya dönük oturması ise, araca simetrik bir şekil verip katlanmasını kolaylaştırmasının yanısıra, yolculuk sırasında ön koltuğun görüşünü bloke etmesini de önlemektedir.
Projenizi hazırlarken özellikle dikkat ettiğiniz, önem verdiğiniz kısımlar nelerdi, belirtir misiniz?
Aklımızda öncelikli olan konulardan birisi minimalist bir dış görünüştü. Geleneksel otomotiv tasarımında büyük önem taşıyan, farlar, hava girişleri, volümler ve yüzey oyunları gibi tasarım elementleri bizim aracımızda olabildiğince az olmalıydı. Çünkü odak noktası konseptin getireceği basit çözümdü. Odak noktasından uzaklaşmamak için, çözümün kendisi gibi, aracın dış görünüşünün de basit ve temel hatlarda kalması gerekiyordu.
Üzerinde çok düşündüğümüz bir diğer konu da aracın katlanma esnasında önümüze çıkan engellerdi. Gövdede kauçuk benzeri esnek ve dayanıklı bir materyal kullanılması ve cam yerine polikarbon plastik seçimi, bu engellerin birçoğunu aşmamıza olanak sağladı. Belki de yarşmada tasarımın dikkat çekmesinin en önemli sebebi buydu. Yarışmada organizatör ve ana sponsor olan Michelin gibi bir lastik üreticisine, aracın tamamını “büyük bir lastik” olarak sunmuş olduk bu sayede.
2046 için konsept yarattınız ve bunun için araç tasarladınız sizce gelecekte bizi neler bekliyor?
Yakın gelecekte kesin gözüyle bakılan konulardan birisi, hem kaynakların sınırlı olduğu hem de CO2 emisyonunun fazlası çevreyi olumsuz yönde etkilemekte olduğu için, fosil yakıtların ve içten yanmalı motorların üretimden kalkması. Onların yerini şimdilik elektrikli motorlar alacak gibi görünüyor. Chris Bangle gibi tasarımcıların elektrikle çalışan araçların dış görnüşlerdeki değişimi konusundaki görüşleri, bu değişimin daha devrimsel nitelikte olacağı yönünde. At arabasından içten yanmalı motora geçildiğinde, araçlar motor bloğu için extra alana ihtiyaç duydu. Ve bu da “Biçim işlevi takip eder.” ilkesiyle otomobilleri dış görnüşte büyük değişiklere zorladı. Benzer bir şekilde içten yanmalı motordan elektrikli motorlara geçiş yapılmakta olduğu düşünüldüğünde, yine benzer bir değişim söz konusu. Günümüz konseptlerinde elektrik motorlarının sadece tekerleklerin içine bile sığdırılabildiği gözönüne alındığında, bu bana göre de muhtemel bir senaryo.
Uzak gelecekte ise, taşımacılık sekötürünün nereye gideceği konusunda farklı görüşler mevcut. Hatta fütüristlerin üzerinde kafa yordukları çok enteresan teoriler var. Örneğin dünyanın heryerinde bulunacak olan baz araçları paylaşımlı şekilde kullanılarak, günümüzde e-posta hesaplarının her bilgisayardan açılabildiği gibi, kimlik bilgileri girerek, baz aracı, saniyeler içinde kendi aracına dönüştürmek. Bu görüş, otomotivde büyük önem taşıyan “aidiyet” hissini ortadan kaldıracak gibi görünsede, enternasyonal yaşayan ve arabalarını geride bırakmaları gereken bazı insanlar için pratik bir çözüm sunabilir. Bunun dışında, artan nüfus ve trafik sorunları yüzünden bireysel taşımacılığın tamamen ortadan kalkması ve tüm insanların ulaşımlarını çok daha gelişmiş toplu taşıma araçlarıyla sağlaması gibi daha marjinal görüşler bile tartışılmakta.
Yarışmalara katılmayı düşünen genç arkadaşlar için neler önerirsiniz?
Her ne kadar endüstriyel tasarım, sözel konuların ağırlıklı olduğu bir alan olarak görünmese de, gerçekte, meraklı, çok okumayı seven ve araştırmacı insanların yükseldiği bir alan. O yüzden öncelikle detaylı araştırmlar yapmalarını öneririm, çünkü bir konu hakkında bir fikir ortaya koyabilmek için en başta o konu hakkında yeterli bilgiye sahip olmak gerekir. Ayrıca, ulaşılabilirse, önceki senelerin kazanan projeleri incelenerek, yarışmanın genel anlamda tarzının ne yönde olduğu da anlaşılmalıdır. Çünkü bazı yarışmalar, daha akla yatkın ve üretime yönelik olan projeleri seçerken, bazıları daha uçuk, daha kavramsal ama fikir yönüyle başarılı olup konseptin özgünlüğüyle ön plana çıkan projeleri tercih ederler.
Kendilerine bu güzel söyleşi için teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Çağhan Engin Çeşmeci’nin projelerinden örnekler:
Sesli gülebilirmiyim 🙂 İşte türkiye ve sanat….
hayır adamın en aşağıda çalışmalarından örneklere bakıyorsun birde yarışmada finalist olduğu tasarıma, aynı kişi nasıl olur anlayamadım bu araç bu çizim nasıl finalist olur onu hiç hiç anlayamadım Türkiye’ de olsa hadi nese
Portfolyoda bile yer almaması gereken bir tasarımın birinci olması cok enteresan.