Merhaba Havva hanım; öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, ben Havva Ağu. 03-07-1986 Ordu doğumluyum. Küçük yaşlarda ailemin işi sebebiyle Ankara’ya yerleştik. 2004 yılında Mersin Üniversitesi Cilt Bakım Kuaförlük Uzmanlığı Öğretmenlik Bölümünü kazandım. Fakat moda tasarımı bölümünü çok istediğimi , hayalimdeki mesleğin bu olmadığını farkettim. Daha sonra 2006 yılında okulu bıraktım ve Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Tekstil Bölümüne giriş yaptım.
Çok memnun olduk. Hobilerinizi ve sizi tanımlayacak özelliklerinizi de bilmek isteriz.
En çok korktuğum şey yalnız kalmak. Hobilerimse en başta çizim yapmak. İlüstrasyonla çok ilgileniyorum. Şarkı söylemeyi, resim yapmayı çok seviyorum.
Tasarım eğitimi almaya nasıl karar verdiniz?
İlkokul yıllarındayken bile çizime olan yatkınlığımın farkındaydım, kendimin farkındaydım. Sanata olan ilgim belliydi ama Türk aile kafa yapısına çok fazla uymadığı için, ”sanatla para kazanılmaz,sanatçı olunca napıcaksın?” gibi tepkiler yüzünden daha geçerli bir meslek tercih etmemi söylediler. Ben hiç bir zaman vazgeçmedim. Kendi çapımda çizimler yapıyordum. Mersin Üniversitesi’ne gidince mutlu olmadığımı farkettim, istediğim bölüm bu değildi. 1,5 ay içerisinde karar verdim. Bir kursa gittim ve Güzel sanatları denedim.
Bu meslek için gerekli yetenekler ve sizde de bu yeteneklerin olduğunu düşünüyor musunuz?
Meslek için tabi ki de yetenek olmayınca olmuyor. Güzel Sanatlar Fakültesinden mezun oluyorsun, belirli bir sınavla bölüme giriyorsun, çok zor aşamalar atlatıyorsun. Muhakkak yetenek olmalı.
En büyük hayaliniz ve gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz neler?
2014’te çok güzel bi defile olcak. Ege İhracatçılar Birliğinin hazırladığı bir defile. Şu anda ona hazırlanıyorum. Güzel bir şekilde bu fırsatı değerlendirmeye çalışıyorum. Tek hayalim şimdlik bu. 2014’ten sonra ise uluslararası platformda anılmak istiyorum. ”Havva Ağu” olarak değil ama ”Türk bir tasarımcı başarılara imza attı” diye anılmak isterim.
Bu yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz?
Bu yarışmanın diğer 2 finalisti de bizim okuldan çıktı. Onların da sayesinde insan biraz ümitleniyor. Okul aracılığıyla duydum katılmak istedim.
Bu tasarımınızda nelerden esinlendiniz?
Aslında ilk akla gelen kuğuların zerafeti, şıklığı oluyor, ama beni başka şeyler etkiledi daha çok. Kuğuların tek eşli olmasından, ömür boyu tek eşli yaşamalarından etkilendim . Gelinliğimin üst kısmını dokumalarla, iplikleri birbirlerine bağlayarak, düğümler atarak kuğuların birbirlerine olan bağını, aşkını anlatmaya çalıştım. O şekilde hikayeye döktüm.
Kuğu gölü temalı gelinlik tasarım yarışmasındaki derece alan ürününüzü ve tasarım sürecinizi anlatır mısınız?
Tasarımımda makrome ipi kullandım. Bunu değişik bir bağlama tekniğiyle beraber bütünleştirdim. Benim öyküme de çok uygun olduğunu düşündüm. Kuğu gölü tam aradığım şeydi! El işçiliği olmasını çok istedim. Çünkü bu bir tasarım yarışması. Evet, belki gelinlik dantelsiz, boncuksuz, taşsız olmaz denilebilir ama benim istediğim şey daha farklıydı. Hazır danteli alıp koymak gibi bi niyetim yoktu. Ayrıca Zeynep Acar moda evinde dikildi gelinliklerimiz. Buradan Zeynep Acar’a ve ekibine çok teşekkür ederim. Çok iyi yapıyorlar işlerini, dört dörtlük, çok mütevazi insanlar. Hepsi de bizimle çok ilgilendi, çok da yardımcı oldular. Gelinliğimin bedeni Zeynep Acar’ın atölyesinde dikildi, üzerindeki makrome iplik bağlama tekniğini ben kendim uyguladım.
Bu yarışmayı kazanmayı bekliyor muydunuz?
Yarışmada birinci olmayı çok istiyordum ama sanat icra ediyorsun ve herkesin algılaması farklı. Her insanda aynı etkiyi yaratmadığı için ve kimin ne isteyeceğini de bilmediğin için çok farklı sonuçlarla karşılaşabiliyosun. Daha önceki yarışmalarda da aynı şeyleri yaşadık. Jürinin ne isteyeceği belli değil çünkü. Evet belki iddialıydım, gelinliğim farklıydı diğerlerinden; ama bu benim için dezavantaj da olabilirdi. O yüzden çok fazla ümitlenmedim. Çok da hayallere kapılmadım.
Türkiye’deki tasarım eğitimini ve sektörünüzün geleceğini bir öğrenci gözüyle nasıl görüyorsunuz?
Ben şu anda tez öğrencisiyim. Ortalama 7 aydır iş arıyorum. Birçok yere cv bıraktım. Sadece kendi alanımda da değil. 7 ay boyunca hiç bir olumlu cevap alamadım. Ciddi anlamda sıkıntı yaşadım. Bu konuda sitem ediyorum. Gelinliğimi modelinden çıkarır çıkarmaz iş teklifleri aldım. Bu, beni hem mutlu etti hem çok üzdü. Benim gibi işsiz gezen birçok arkadaşım var. 7 ay boyunca iş ararken ihtiyaç duymuyorlar mıydı tasarımcıya? Gelecek nesillere destek olunacaksa tasarımcılara olunmalı. Deneyim gerekli ama hangimiz bi işe girmeden deneyim kazanabiliriz ki?
Yarışmalara katılmayı düşünen tasarım öğrencilerine önerileriniz nelerdir?
Kesinlikle bütün yarışmaları değerlendirsinler. Çünkü Türkiye’de tasarımcılara direk destek verilmiyor. Bu tür fırsatlar hiçbirimizin eline geçmiyor. Ben devlet okulunda okudum çok sıkıntı yaşadık. Sanat icra ediyorsun, bire bir eğitim almak gibi bir lüksün yok. Arkadaşlara tavsiyem orjinal olsunlar. Orjinal olacağım diye de çok çok uğraşmaya gerek yok; kendi tarzınız varsa birazcık da tasarımınızın öyküsüne hakimseniz eminim farklı ve güzel işler çıkacaktır. Bu yarışmayı kazanabilmek için çok çalıştım, çok emek harcadım. Emeklerimin karşılığını da aldım. Hiçbir yarışma kaçırılmamalı bence.
Peki sizin tarzınızı anlatabilir misiniz biraz bize? Birkaç kelime veya sıfat ile nasıl özetlersiniz stilinizi?
Geleneksel teknikleri kullanmayı seviyorum. Hazır giyim dahi olsa onun üzerinde küçük bi geleneksel teknik kullanılmalı diye düşünüyorum. Hazır giyim kadar seri üretime dökülmeyebilir belki, ama benim de tarzım bu. Minimalist bi çizgiye sahibim. Onun dışında sade çalışmayı seviyorum.
Dünyada ve Türkiye’de kendinize örnek aldığınız tasarımcılar var mı?
Bora Aksu, Zeynep Acar, Arzu Kaprol ve Alexander Mcqueen.
Eklemek istedikleriniz var mı?
Buradan herkese teşekkür ediyorum; Zeynep Acar’a ve ekibine, Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi eğitim görevlilerine, yakın çevremde ailem gibi olan arkadaşlarıma ve aileme çok teşekkür ediyorum.
Sayın Havva Ağu’ya bu güzel söyleşi için teşekkür ediyor başarılarının devamını diliyoruz.
Röportaj: Beyza Altıntaş