Toplumsal bir uyanışın simgesi Gelibolu… Asırlarca Anadolu’ya geçit rolü üstlenmiş, bir yanda engin denizi, bir yanda yemyeşil tepeleri ile birçok mücadeleye tanıklık etmiş coğrafyası…
Geçtiğimiz haftalarda Çanakkale Belediyesi’nce birbiri ardına açılan yarışmaları takip ettik. Bunlardan belki de en önemlisi, Çanakkale Savaşlarının geçtiği Gelibolu Yarımadası’nı konu alan “Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Odak Alanları Fikir Projesi Yarışması” idi. Birinciliği kazanan proje, fiziksel mekan kurgusu ile anlatısal mekanı bütünleştirme üzerine tasarlanmış.
Birincilik Ödülü
Proje Ekibi
Devrim Çimen (Mimar)
Sertaç Erten (Şehir Plancısı)
Mustafa Ercan Zırh (Grafik Tasarımcısı)
Proje Açıklama Raporu
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı gerek tarihsel önemi gerekse coğrafi değerleri itibarı ile potansiyel olarak çok şey vaad etmekte. Ancak içerisinde bulunduğumuz durum, yarattığı algılar ve deneyimler açısından pek iç açıcı değil. 1997 yarışmasının ortaya koyduğu vizyonu oldukça önemli görmekle ve önemli işler başardığını düşünmekle birlikte, bu planla uyumsuz olarak üst ölçekte alanın bütünsel kurgusunun, alt ölçeklerde ise ziyaret odaklarının kendi içlerindeki kaotik ilişkiselliklerinin olumsuz bir tablo sergilediği de aşikar.
Bu noktada, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Odak Alanları Fikir Projesi Yarışma vesilesi ile yapma fırsatı bulduğumuz en önemli gözlemimiz şudur.
Ziyaretçilerin Gelibolu Yarımadası ile kurdukları ilişki gerek üst ölçekte gerekse alt ölçeklerde kararlı bir erişim hiyerarşisi gözetilmeden, belki de rastlantısal olarak ortaya çıktığı gibi, alanın bütünsel algısını olduğu kadar odakların kendi içlerindeki bütünselliği de ortadan kaldırmakta ve bu nedenle olası çok katmanlı zengin deneyim olanakları mümkünsüz kılınmaktadır. Bunun en önemli göstergesi anlatısal ve mekansal yaklaşımların, yerin sesini yeterince dinlemeden, ruhunu yeterince duyumsamadan yapılmış hissi vermesi ve sonunda ortaya çıkan ve farklı zamanlarda yapılmış müdahalelerin birbirleriyle konuşamaması ve bir bütünlük ortaya koyamamalarıdır.
Bu gözlemin yanında yarışma vesilesi ile ortaya çıkmış olan önemli bir fırsat ise amaçlanan bu anlamsal ve mekansal bütünselliğin yeniden ele alınabilmesinin önünün açılmış olmasıdır. Bu tür bir bütünselliğin mümkün kılınabilmesinin en önemli ipucu bize göre “mesafelenme” kavramında gizlidir. Yukarıda tarif etmiş olduğumuz tanımsız, sınırı belli olmayan, kopuk ilişkilerin bu türden bir mesafelenmeye izin vermediği gibi, Gelibolu Yarımadası’nın anlamlandırılmasında abartılı bir anlatının baskınlaşması sonucunu doğurmaktadır. Fiziksel mekan kurgusunun zayıflığı anlatısal kurgunun abartılması ile sonuçlanmaktadır.
Bu noktada tasarımcılar olarak bizim amacımız gerek üst ölçekte gerekse alt ölçeklerde odaklara mesafelenerek onları bütünsel bir kurguda anlamak, mekansal ve anlamsal ilişkilerini kurmak ve bu mesafelenme vasıtası ile coğrafyanın, yerin sesini ve ruhunu duyumsamak için bir fırsat bir aralık yaratmaktır.
2003 yılında Çanakkale-Gelibolu tarihi turu sırasında bize rehberlik eden değerli öğretmenimizden;
bu değerli tarihi alanın, yurtdışındaki benzer projeler gibi ele alınarak düzenleneceğini ve bir tur rehberi eşliğinde belki tren benzeri bir araçla belirli noktalarda in / bin yapılarak gezdirilecek bir projeye dönüştürüleceği haberini almıştık.
aradan geçen onca yıla rağmen böyle bir projeye başlandığı/tamamlandığı haberi duyamadım.
heyecan duyduğum bu proje hayata geçirilebildi mi acaba?